24 Mayıs 2014 Cumartesi

     Die Brücke ( Köprü )

      Almanya'da kurulan ve Erich Heckel , Karl Schmidt-Rottluff,Ernst Ludwig Kirchner,Fritz 

Breyl dörtlüsünden oluşan grup 20. yüzyılın ilk manifestolu Dışavurumcu akımı olan Die Brücke 

'yi kurmuştur. Grubun adı Nietzshe'nin "Hedef değil, köprü olmak gerek. " sözünden harekete 

konulmuştur ve bir anlamda eski sanat ie yeni sanat arasında köprü olmak çabasındadır.

         Die Brücke dönemlerinin resim sanatını altüst etmek istiyordu.Bunun için de "Bütün 

devrim ve kaynaşma etkenleri"ni (Schmidt Rottluf ) cezbetmeyi ve kendilerini yaratıcılığa 

zorlayan içgüdüyü doğrudan ve otantik olarak eniden canlandıran " (Kirchner) herkesi bir araya 

getirmeyi amaçlıyorlardı. "Dışarının izlenimi yerine ,içerinin dışavurumu"na yönelmişlerdir.Ayrıca

dönemin önde gelen düşünürlerden Nietzche, " Yaratıcı olmak isteyen, önce her şeyi yıkmakla 

işe başlamalı,eski değerleri yerle bir etmelidir." gibi  düşünceleriyle , özellikle Alman 

Dışavurumcuları üzerinde yoğun bir etki bırakmıştır.
          
      Die Brücke (Köprü) ressam topluluğu sık sık atölyede toplanırken ( hatta yaşarken) 

çevreden, günlük yaşamdan ya da doğadan seçtiği konuları içsel durumlarla resmetmiş ve 

sanatçıların iç dünyasında birikenlerin " dışavurumunu " resme yansıtmıştır. Sanatçıların 

"kendine özgü" yaklaşımlarına rağmen "biçim bozmacı" bir tavır taşımaları; rengin özellikle 

simgesel ,duygusal ve dekoratif etkilerinden yararlanmaları; boyanın yoğun  dokusallığıyla rengi 

natüralist bağlamda özgürleştirmeleri; abartılı bir perspektif ve desen anlayışını 

benimsemişlerdir. Sanat nesnesinin gerçekleştirilme sürecine ve dolayısıyla sanatçının ruh haline 

dikkat çeken bu özellikler, konudan önce ifadenin algılanmasına neden olur. Sanatçı ile izleyici 

arasında bir tür ruhsal etkileşimin  doğması söz konusudur. Umutsuzluğun hakim olduğu , 

dramatik yoğunluğun hissedildiği,canlı ve karşıt renklerle izleyiciye hüznü ,kırgınlığı ve belki de 

kızgınlığı aktarır.
   
            "Dışavurumcu sanatçı, izlenimci sanatçının tersine, alışılmış gerçekliğin celladı 

olacak, insan psikesinin bağladığı kabuğu kıracak, kısıtlanmış enerjilerin kayıtsızca 

dışavurulmasını sağlayacak peygambervari bir hayalci olarak görüyordu kendini." 

(Sheppard, 1997:241).










Hiç yorum yok:

Yorum Gönder